
Turkish Stories for Turkish Learners
By following these podcasts, you can improve your Turkish language. Equip your headphones and listen to these podcasts in your free time, even while walking, sleeping, driving, cycling, and more. These podcasts will be beneficial in your understanding of the Turkish language. We advise all who learned Turkish at the basic level.
Episodes

Wednesday Oct 11, 2023
Anzaklı Ömer / Turkish Stories
Wednesday Oct 11, 2023
Wednesday Oct 11, 2023
Anzaklı Ömer
1957 yılında İstanbul Tıp Fakültesi’nden mezun olup ABD’ye giden doktor Ömer Musluoğlu başından geçen ilginç bir olayı şöyle anlatıyor: Amerika’ya ilk gittiğim yıllar New York’taki Medical Center Hospital isimli hastanede görev almıştım. Bir hastanın yanına gittim. Yaşlıca bir adam... Tabi kendisiyle İngilizce konuşuyorum.– Kan alacağım, kolunuzu açar mısınız?Baktım kolunda dövme şeklinde bir Türk bayrağı var. Çok ilgimi çekti. Kendisine sormadan edemedim.– Siz Türk müsünüz?Kaşlarını yukarıya kaldırarak “Hayır” manasında işaret yaptı.– Peki kolunuzdaki Türk bayrağı nedir?“Aldırma işte öylesine bir şey.” dedi. Ben yine ısrarla dedim ki:– Fakat benim için bu bayrak çok önemli. Çünkü bu benim milletimin bayrağı, benim bayrağım.Bu söz üzerine gözlerini açtı. Derin derin yüzüme baktı ve mırıltı hâlinde sordu:– Siz Türk müsünüz?– Evet, Türküm.Gözlerime bakarak tanıdık bir yüz arıyor gibiydi. Anlatmaya başladı.– Yıl 1915. Sen hatırlamazsın o yılları. Çanakkale diye bir yer var Türkiye’de. Ben Anzak’tım, Avustralya Anzaklarından. İngilizler bizi toplayıp “Bütün dünya Türklere karşı savaş açtı. Birlik olup üzerlerine gideceğiz. Bu savaş çok önemli.” dediler. Biz de savaşmak isteyenler arasına katıldık.Bizi gemilerle Mısır’a getirdiler. Mısır’da birkaç ay eğitim gördük. Ondan sonra bizi alıp Çanakkale’ye getirdiler. Savaşın şiddetini ben ilk orada gördüm. Her taarruzda bizden de Türklerden de yüzlerce insan, hayatının baharında can veriyordu. Fakat biz, Türklerdeki gayret ve cesareti gördükçe şaşırıyorduk.Teknoloji ve sayı yönünden üstündük. Peki, onlara bu cesareti ve kuvveti veren şey neydi? İlk başta barbarlıktan böyle saldırıyorlar diye düşünmüştüm. Meğer bu, barbarlıktan değil kalplerindeki vatan sevgisinden kaynaklanıyormuş. Bunu nereden anladığımı söyleyeyim.Biz karaya çıktık. Bizi püskürtüyorlar. Tekrar taarruz ediyoruz. Bizi tekrar püskürtüyorlar. Derken böyle bir taarruzda bir dipçik darbesiyle kendimden geçmişim. Gözlerimi açtığımda kendimi yabancı insanların arasında buldum. Nasıl korktuğumu anlatamam. Ama dikkat ettim. Yaralarımı sarmışlar.Bana hiç öfkeyle bakmıyorlar. Çantalarında bulunan yiyeceklerden bana ikram ettiler. İyi biliyorum ki onların yiyecekleri çok azdı. Bu hâldeyken bile kendileri yemeyip bana ikram ediyorlardı. Şoke oldum doğrusu. Kendi kendime:Bu adamlar isteseler şu anda beni öldürürler. Ama öldürmediler. İsteseler önceden de öldürebilirlerdi. Hâlbuki beni cephenin gerisine götürdüler. Biz esirlere misafir gibi davrandılar. Bu duygularla “Yazıklar olsun bana! Böyle asilinsanlarla niye savaşıyorum ben?” diyerek pişman oldum. Bu iyiliğe karşı ne yapsam diye günlerce düşündüm.Nihayet bizi serbest bıraktılar. Memleketime döndüm. Türk milletini ömür boyu unutmamak için koluma Türk bayrağı dövmesi yaptırdım. Bu bayrağın esrarı bu işte. Benim gözlerim dolu dolu ihtiyara bakarken o devam etti:– Talihin cilvesine bakın ki o zaman yaralarımı iyileştirerek sıhhatimi kazanmam için çaba sarf eden Türklerdi. Şimdi Amerika’da yıllar sonra yine beni iyileştirmeye çaba sarf eden bir Türk. Avustralya’dan Amerika’ya gelirken bir Türk’le karşılaşacağımı hiç tahmin etmezdim. Size minnettarım. Siz Türkler çok merhametli insanlarsınız.Peşinden nemli gözlerle “Bana adınızı söyler misiniz?” dedi. “Ömer” cevabını verdim.Yüzüme baktı, birden doğrulmak istedi. Buna engel olmak istedim. Ama ısrar etti. Yatakta oturmasına yardım ettim. Gözleri doluydu. Yüzüme bakarak dedi ki:– Senin adın güzelmiş. Benim adım şimdiye kadar Josef Miller idi. Bundan sonra “Anzaklı Ömer” olsun.Kaç gün geçti hatırlamıyorum. Hastanenin hoparlöründen bir anons duydum: “Doktor Ömer. Lütfen 217 numaralı odaya gelin!” Odaya vardığımda Anzaklı Ömer son anlarını yaşıyordu. Hemen başucuna oturdum. Kucağımda vefat etti.Türk milletine sevgi dolu bir Çanakkale gazisi görmüştüm. Ne yalan söyleyeyim, ağladım.

Wednesday Oct 04, 2023
Mehmet Akif Ersoy / Turkish Stories
Wednesday Oct 04, 2023
Wednesday Oct 04, 2023
Mehmet Akif Ersoy
Türkiye Büyük Millet Meclisi 1920 yılında bir karar aldı. Bu kararla milletin bağımsızlık aşkını ve ruhunu dile getirecek bir istiklal marşı yazılması isteniyordu. Kazanana 500 lira ödül verilecekti. Yarışmaya 724 şiir gönderilmişti. Fakat Türk milletinin istiklal ruhunu tam anlamıyla anlatan bir şiir bulunamamıştı. Ünlü şair Mehmet Akif Ersoy para ödülü verildiği için yarışmaya katılmak istememişti.Çünkü ona göre parayla millî marş yazılamazdı. Milli Eğitim Bakanı’nın ısrarı üzerine Mehmet Akif Ersoy şiirini yazıp gönderdi. Onun şiiri, Meclis’teki oylamada oy birliğiyle İstiklal Marşı olarak kabul edildi. 500 liralık para ödülünü vermeye geldiklerinde Mehmet Akif: “Bu para benim hakkım değildir.” dedi. Fakat ona bu parayı vermek zorunda olduklarını söylediler. O da bu parayı alıp bir hayır kurumuna bağışladı. Mehmet Akif, İstiklal Marşı’nı millete ait gördüğü için “Safahat” adlı şiir kitabına da koymadı. Mehmet Akif Ersoy sadece İstiklal Marşı’nın şairi değildi. O, her yönüyle örnek alınabilecek bir kişiydi. Genç yaşta babasını kaybetmişti. Siyasal bilgiler okuluna kaydolmuştu. Fakat ailesinin geçimini sağlaması gerekiyordu. Bu yüzden çabuk iş bulabileceği veterinerlik okuluna kaydoldu. Mithat Cemal Kuntay, Akif’le ilgili çok düşündürücü bir olayı anlatıyor:Bu okuldayken sınıf arkadaşı Hasan Efendi’yle çok yakın dosttu. Birbirlerine söz verdiler. İleride çoluk çocuksahibi olurlarsa ölenin çocuklarına kalan bakacaktı. Kendi kendime düşünüyordum. Okuldayken insanlar kahramandırlar fakat yaş ilerleyip de insan hayata karışınca...Aradan yıllar geçti. Akif, bir haksızlığa dayanamayıp memurluktan istifa etmişti. Beylerbeyi’ndeki evinde her cuma kitap okuyorduk. Bir cuma günü Akif’in evinde sekiz çocuk buldum. Evin beş çocuğuna katılan bu üç çocuğun komşudan gelen küçük misafirler olduğunu zannettim.Fakat her cuma sofada aynı kıyamet kopuyordu. Akif de buna katlanıyordu. Bir cuma, Akif’e sordum:– Kim bu yavrular?Akif cevap vermedi. Odaya girince bu misafir çocukların hâlini hatırını sordum. Akif’in yüzü değişti.– Misafir çocukları değil benim çocuklarım, dedi.Üç beş haftada üç çocuğu nasıl olurdu?– Hasan Efendi öldü de...Bu çocuklar, kim önce ölürse hayatta kalanın bakacağı çocuklardı. Akif, bu çocuklardan daha güzeldi:“Okulda verdiği sözü hâlâ unutmayan bir çocuk.” Mehmet Akif’in verdiği söze bağlılığını bir başka örnekle yine Mithat Cemal Kuntay’dan dinleyelim:Meşrutiyet’in ilk yıllarında (1908) bir cuma günü çok kar yağdı. O gün araba, tramvay, tren ve vapur çalışmadı. Çapa’daki evimize sütçü, ekmekçi gibi adamlar bile gelemediler. Öğleden sonra biz hâlâ ekmekçiyi beklerken kapı çalındı... Akif Bey gelmişti. Bıyığının yarısı donmuştu. Şaşırdım. Nasıl geldiğini merak ettim. Beylerbeyi’nden Beşiktaş’a nasılsa bir vapur çalışmıştı. Beşiktaş’tan Çapa’ya yürüyerek gelmişti. Bu kara, bu tipiye ve yolun uzunluğuna şaşırdıkça Akif de benim hayretime şaşırıyordu:– Gelmemem için kar, tipi kâfi değil. Vefat etmem lazımdı. Çünkü geleceğim diye söz vermiştim.DerleyenMurat Cuma

Wednesday Sep 27, 2023
Bayramlarımız / Turkish Stories
Wednesday Sep 27, 2023
Wednesday Sep 27, 2023
Bayramlarımız
Hayatımızda bizim için özel olan günler vardır. Dinî ve millî bayramlar, doğum günü, Anneler Günü, Babalar Günü, mezuniyet töreni, okuma bayramı, öğretmenler günü, evlilik yıl dönümü ve düğünler bunlardan bazılarıdır.Ülkemizde kutladığımız millî bayramlarımız da vardır. Cumhuriyetin ilan edildiği gün olan 29 Ekim’de Cumhuriyet Bayramı’nı; Mustafa Kemal Atatürk’ün Samsun’a çıkarak Kurtuluş Savaşı’nı başlattığı 19 Mayıs’ta Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nı; 30 Ağustos’ta Zafer Bayramı’nı ve 23 Nisan’da Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kutlarız. Millî bayramlarda “Bayramınız kutlu olsun.” deriz. Millî bayramları, coşku içindekutlarız. Her yeri bayraklarla süsleriz. Okullarda kutlama programları hazırlarız. Tören alanlarındayapılan gösterilere katılırız.Ülkemizde kutlanan iki tane dinî bayramımız vardır. Bunlar Kurban Bayramı ve Ramazan Bayramı’dır. İki bayramın kutlanma şekilleri birbirine benzemektedir. Ramazan Bayramı’na günler kala bayram hazırlıkları başlar: Evlerde bayram temizliği yapılır, tatlılar ve yemekler hazırlanır. Bayramlık elbiseler ve bayram şekeri alınır. Bayramın bir gün öncesi olan arife günü topluca kabir ziyaretlerine gidilir. Bayram sabahı erkekler bayram namazı kılmaya giderler. Bayram namazından sonra cami önünde bayramlaşılır. Daha sonra herkes evine döner ve bütün aile fertleri bayramlaşır. Herkes birbirine “Bayramınız mübarek olsun.” der. Küçükler büyüklerin ellerinden, büyükler de küçüklerin gözlerinden öper. Büyükler, küçüklere bayram harçlığı verir. Çocuklar, kahvaltıdan sonra evleri gezerler.Ev sahipleri, çocuklara şeker veya çikolata ikram eder. Ailecek akrabalar ve komşular ziyaret edilir. Kurban Bayramı hazırlıkları Ramazan Bayramı’na göre daha yoğundur. Kurban Bayramı’nda kurbanlık hayvan alınır. Bazı aileler tek başlarına, bazı aileler ise birleşerek kurban keserler. Bayramın ilk üç günü kurban kesimi yapılır. Kurbankesildikten ve etler paylaşıldıktan sonra kurban kesemeyenlere etlerin bir kısmı dağıtılır. Ramazan Bayramı’nda olduğu gibi ziyaretler yapılır. Dostluklar pekiştirilir. Küskünler barıştırılır. Böylece bayramlar, toplumda huzura ve mutluluğa vesile olur.Murat Cuma

Wednesday Sep 20, 2023

Wednesday Sep 13, 2023

Wednesday Sep 06, 2023
Almanya / Turkish Stories
Wednesday Sep 06, 2023
Wednesday Sep 06, 2023
Almanya
Ahmet, Almanya’nın Frankfurt şehrinde yaşıyor. O, bu yıl beşinci sınıfta okuyor. Coğrafya öğretmenleri, öğrencilere Almanya’nın eyaletleri, komşuları, nüfusu, eğitim ve kültürü hakkında bir proje ödevi hazırlamalarını ve bu ödevi derste sunmalarını istedi.Ahmet’in aklına çok güzel bir fikir geldi. O, ödevini röportaj şeklinde hazırlamaya karar verdi. Bu röportajı, lisede okuyan ve genel kültürü çok iyi olan Tim adlı Alman komşusuyla yaptı. Ahmet, Tim’e Almanya hakkında aşağıdaki soruları sordu:Ahmet : Merhaba Tim. Öğretmenimiz, Almanya’nın eyaletlerden oluştuğunu söylemişti. Bu konuda bilgi verir misiniz?
Tim : Evet, Almanya tam 16 eyaletten oluşmaktadır. En büyük eyaleti, Bavyera eyaletidir. Bavyera eyaletinin başkenti Münih’tir. Bizim şehrimiz Frankfurt, Hasen eyaletine bağlıdır.
Ahmet : Anladım. Diğer eyaletleri de ben araştırayım. Peki, Almanya’nın komşuları hangi ülkeler?
Tim : Almanya, Orta Avrupa’da Kuzey Denizi ile Alpler arasında uzanan bir devlettir. Doğusunda Çek Cumhuriyeti ve Polonya; güneyinde Avusturya ve İsviçre; batısında Fransa, Hollanda, Belçika ve Lüksemburg; kuzeyinde Danimarka ve Kuzey Denizi vardır.Ahmet : Almanya’nın nüfusu hakkında bilgi verir misin?Tim : Ülkemizin nüfusu 82 milyon civarındadır. Almanya, Avrupa’nın en kalabalık nüfusuna sahip ülkesidir. Bu nüfusun yaklaşık 7 milyonu ülkede çalışan yabancılardır. Yabancıların çoğunluğunu ise Türkler oluşturmaktadır.Ahmet: Peki, Almanya’nın iklimi nasıl?Tim : Almanya’nın geneli, nemli batı rüzgârlarının hâkim olduğu ılıman bir iklime sahiptir. Kışları ılık, yazları serindir. Yazları, sıcaklık çoğu zaman 30°C’yi aşmaktadır. Doğuda ise iklim daha karasaldır; kışları çok soğuk, yazları çok sıcak ve kuru olabilmektedir.Ahmet : Almanya’da eğitim hakkında bilgi verir misin?Tim : Ülkemiz, eğitime ve bilime çok önem verir. Ülkemizin her tarafında eğitim ve öğretim ücretsizdir. Eğitim ve öğretim, çağdaş tekniğe dayalı araç ve gereçlerle donatılmış, uygulamalı metotlarla yapılır. Ülkemizde 6-18 yaş arasında eğitim mecburidir. Ülkemizde 200’den fazla üniversite vardır.Ahmet : Biraz da Almanya’nın tarihî ve kültürü hakkında bilgi verebilir misin?
Tim : Memnuniyetle. Almanya, kültürel ve tarihî açıdan çok zengindir. Kaleler, manastırlar,
Orta Çağ köyleri, Almanya’nın sahip olduğu kültürel zenginliklerdir. Tuna ve Ren gibi nehirler, ülkenin kuzeyinde yer alan adalar, ulusal parklar ve bahçeler, ülkenin doğal güzellikleridir. Ülkenin Kuzey Denizi ve Baltık Denizi boyunca 1000 km’yi bulan sahilleri vardır. Konstanz Gölü yakınlarında Ren Nehri boyunca uzanan Kara Orman ve Berlin ile Baltık Denizi arasındaki nehirlerde insanı dinlendiren sandal gezileri yapılmaktadır.
Ahmet : Almanya sporda çok başarılı bir ülke. Son olarak Almanya’da spordan bahseder misiniz?
Tim : Çok doğru. Almanya’da halkın büyük bir kısmı spor kulüplerine üyedir. Almanlar için spor yapmak çok önemlidir. Alman Millî Futbol Takımı 3 defa dünya kupasını kazanmıştır. Spor okulları, spor salonları ve futbol sahaları ülkenin her tarafına yayılmıştır. Sporla uğraşmak isteyenler her türlü imkânı bulabilmektedirler.
Yani özetle Almanya; tarihiyle, ekonomisiyle, kültürüyle, eğitimiyle, spora ve sanata verdiği önemle dünyanın en gelişmiş ülkelerinden biridir.
Ahmet : Çok teşekkür ediyorum.
Yeter Sarıkaya

Wednesday Aug 30, 2023
Hayal Kuşunun Kanatlarından Bursa / Turkish Stories
Wednesday Aug 30, 2023
Wednesday Aug 30, 2023
Hayal Kuşunun Kanatlarından Bursa
Hayal kuşuna binip Bursa semalarına doğru süzülmek ister misiniz? Cevabınız “Evet” ise tutunun kuşumuzun kanatlarına. Bakalım neler görüp neler duyacağız? Bu tarihî şehirde nelere şahitlik edeceğiz? Bursa’ya ne yönden girersek girelim, bizleri yeşil bir deniz karşılar. Tepelerden aşağı doğru süzülürken bakışlarımız mavi ile yeşilin kesiştiği büyülü bir çizgiye takılır. Bu güzel tablo bizleri kendine çeker.Bursa semalarında süzülürken ilk molamızı Tophane sırtlarında veriyoruz. Buradan şehri seyretmek doyumsuz bir zevk. Ama asıl ilgimizi çeken, burada yatan iki Osmanlı padişahı: Biri Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Gazi, diğeri onun oğlu ve Bursa’nın fatihi Orhan Gazi. Tarihe yön veren iki büyük insanın huzurunda saygı ve edep içerisinde Fatihalar okuyoruz. Dalgın dalgın türbeleri seyrederken ak saçlı, ak sakallı bir dede yanımıza yaklaşıyor. Merakımızı ve heyecanımızı hissetmiş olacak ki “Gelin size bu iki padişahı anlatayım.” diyor.Dedeyi dinledikten sonra vedalaşıp Tophane sırtlarından, Ulu Cami’ye süzülüyoruz. Koca mabet tüm ihtişamıyla karşımızda duruyor. Cami, bizi önüne geçilmez bir merakla içine çekiyor. Duvarları kesme taşlarla örülü camiye üç büyük kapıdan girilebiliyor. Bu görkemli yapı, on iki kalın ayağın üzerine oturtulmuş yirmi kubbeden oluşuyor. Ortadaki kubbenin altında on altı köşeli bir havuz dikkatimizi çekiyor.Yıldırım Bayezid tarafından yaptırılan bu caminin inşaatında üç bin işçinin çalıştığı ifade ediliyor. Rivayete göre Bursa’nın meşhur evliyalarından Somuncu Baba, küçücük fırınında bu üç bin işçiye her gün ekmek çıkarırmış. Bursa halkı “Böyle küçük bir fırında, bu kadar ekmek nasıl çıkar!” diye hayretlerini gizleyemezmiş. Ulu Cami’nin açılış merasiminde; Somuncu Baba’nın Allah’ın sevgili bir kulu olduğu anlaşılmış. Cami cemaati, çıkış kapılarında bu güzel insanın elini öpmek için sıraya geçmiş. Ancak ne hâldir bilinmez, caminin her üç kapısından çıkan insanlar da “Somuncu Baba’nın elini öptük!” diye sevinmişler. O günden sonra bu veli zatı Bursa’da bir daha gören olmamış. Bu arada bahsetmeden geçmeyelim:Gölge oyununun başkahramanları Hacivat ve Karagöz, rivayete göre Ulu Cami’nin inşaatında çalışmış. Esprileriyle işçilere hoş anlar yaşatmışlar. Ulu Cami’den yükselip “Nereden devam edelim!” diye Bursa’yı süzerken Uludağ’ın heybetli duruşu gözlerimizi alıyor. Uludağ kış mevsiminde bir başka güzel. Karlardan yapılmış bembeyaz kürkünü sırtına almış. Eteklerine de çam yeşili nakışlar kondurmayı ihmal etmemiş. Yeşille beyazın böylesine uyumla kucaklaştığı bir başka yer var mıdır bilemeyiz. 2543 metre yüksekliğindeki Uludağ, ziyaretçileri yaz kış eksik olmayan bir yer. Bu nedenle de bol miktarda otel ve dinlenme tesisi mevcut. Kayak sporunun yapılması için gerekli altyapı hizmetleri de var.Uludağ’a ziyaretçilerin bir kısmı arabalarla, bir kısmı da teleferikle çıkmayı tercih ediyor. Bize sorarsanız teleferikle çıkmanızı tavsiye ederiz. Teleferik, çelik halatların takıldığı ayaklardan hızla aşağı doğru kayarken çoğumuzu heyecanlandırıyor. Uludağ’a çıkmışken millî parka da uğramayı ihmal etmiyoruz. Parkı sınırlayan tellerden geyiklere yiyecek atmak insanı çok mutlu ediyor.Yolculuğumuz devam ediyor. Derken kendimizi Emir Sultan Hazretleri’nin türbesinde buluyoruz. Yıldırım Bayezid’in hem damadı olan, hem de onu aydınlatan bu gönül insanının huzurunda Fatihalar okuyoruz. Kestane ağaçlarını geçip Bursa’nın alt kısmına yöneliyoruz. Ovayı sıra sıra şeftali bahçeleri süslüyor. Tekrar şehrin merkezine doğru süzülüyoruz.Yeşil Cami, Yeşil Türbe, Muradiye Külliyesi, II. Murat Türbesi, Cem Sultan Türbesi, Arkeoloji Müzesi,Türk İslam Eserleri Müzesi, Osmanlı Evi Müzesi ve daha nice tarihî mekânlar âdeta el sallıyor. “Bizi degezin.” diyor. Fakat hayal kuşumuz bir hayli yoruldu ve vaktimiz doldu. “Bursa’ya doyum olmaz.” diyor. Dolu dolu bir gün geçirmiş olmanın huzuruyla evimize yöneliyoruz.Orhan Keskin (Düzenlenmiştir.)

Wednesday Aug 23, 2023
Türkiye / Turkish Stories
Wednesday Aug 23, 2023
Wednesday Aug 23, 2023
Türkiye Cumhuriyeti, 1923 yılında kurulmuştur. İlk Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’tür.Türkiye, çok farklı medeniyetlerin yaşadığı toprakların üzerine kurulmuştur. Yirmi civarında medeniyetin yaşadığı bu topraklar on bin yıllık bir geçmişin izlerini taşır. Çok sayıda cami, kilise, saray, tapınak ve antik tiyatro gibi tarihî yapılar Türkiye’nin sınırları içerisindedir.Türkiye, hem Avrupa hem de Asya kıtasında toprakları bulunan bir ülkedir. Türkiye’nin Asya kıtasında bulunan bölümüne Anadolu, Avrupa kıtasında bulunan bölümüne ise Trakya denir. Asya kıtası ile Avrupa kıtası; İstanbul Boğazı, Marmara Denizi ve Çanakkale Boğazı ile ayrılır. Dünyada iki kıtada toprakları bulunan ülkeler sadece Türkiye, Rusya Federasyonu ve Mısır’dır.Türkiye, üç tarafı denizlerle çevrili bir ülkedir. Türkiye’nin güneyinde Akdeniz, batısında Ege Denizi,kuzeyinde Karadeniz ve kuzeybatısında bir iç deniz olan Marmara Denizi vardır. Türkiye’nin kuzeybatısında Yunanistan ve Bulgaristan, güneydoğusunda Suriye ve Irak, doğusunda İran, Ermenistan ve Azerbaycan’a bağlı Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti, kuzeybatısında ise Gürcistan vardır.Türkiye’nin nüfusu 75 milyondur. Türkiye, nüfus olarak Avrupa’da Almanya’dan sonra ikinci sıradadır.Dünyada ise on beşinci büyük nüfusa sahip ülkedir. Türkiye 814.578 kilometre karelik (km²) yüz ölçümü ile Rusya’dan sonra Avrupa’nın en büyük yüz ölçümüne sahip ülkesidir.Türkiye’de 81 il vardır. En kalabalık şehir 14 milyon insanın yaşadığı İstanbul’dur. İstanbul’un yarısıAsya’da, yarısı Avrupa’dadır. Dünyada iki kıta üzerinde toprakları olan tek şehir İstanbul’dur. İstanbul’dansonra en büyük şehirler; Ankara, İzmir, Adana, Bursa, Konya ve Antalya’dır.Türkiye’nin nüfusunun % 99’u Müslüman, % 1’i ise Hristiyan ve Yahudi’dir. Türkiye, ılıman iklim kuşağındadır. İlkbahar, yaz, sonbahar ve kış olmak üzere dört mevsim yaşanır. Türkiye’de irili ufaklı çok sayıda göl vardır. En büyük göl Van Gölü’dür. Daha sonra Beyşehir Gölü, Tuz Gölü ve Eğirdir Gölü gibi göller gelir. Türkiye’de çok sayıda nehir vardır. Türkiye sınırları içindeki en uzun nehir Kızılırmak’tır. Fırat, Dicle, Sakarya ve Yeşilırmak diğer uzun nehirlerden bazılarıdır. Nehirlerin üzerinde çeşitli barajlar kurulmuştur. Büyükten küçüğe doğru ilk akla gelebilecek barajlar; Atatürk, Keban ve Ilısu’dur. Türkiye’de birçok dağ vardır. Dağlar özellikle Türkiye’nin doğusundadır. En yüksek dağlar; Ağrı Dağı (5137 metre), Cilo Dağı, Süphan Dağı, Kaçkar Dağı ve ErciyesDağı’dır. Türkiye bir turizm merkezidir. Türkiye’ye 2011 yılında 31 milyon 456 bin turist gelmiştir. Turistlerinen çok ziyaret ettiği iller; İstanbul, Antalya, İzmir, Nevşehir, Muğla, Denizli ve Mardin gibi illerdir.Türk mutfağının zenginliği dikkat çekicidir. Adana ve Urfa kebabı, döner, mantı, karnıyarık, köfte, pide, lahmacun, hamsi tava, yaprak sarması, börek, baklava, kadayıf, sütlaç ve revani Türk mutfağı denince ilk akla gelenlerden bazılarıdır.Derleyen Murat Cuma

Wednesday Aug 16, 2023

Wednesday Aug 09, 2023
Bremen Mızıkacıları / Turkish Stories
Wednesday Aug 09, 2023
Wednesday Aug 09, 2023
Bir zamanlar uzak bir çiftlikte yaşayan çalışkan bir eşek varmış. Bu eşek yıllarca çuvalları değirmene götürüp getirmiş. Yıllar geçmiş. Eşek artık yaşlanmış ve çuval taşıyacak gücü kalmamış. Sahibi onu beslemek istemiyormuş. Eşek, “En iyisi buralardan gitmeli.” diyerek sahibinden ayrılmış. Bremen’e doğru yola çıkmış. Orada çalgıcı olabileceğini düşünüyormuş.Biraz gittikten sonra yolda koşmaktan yorulmuş bir köpekle karşılaşmış. Köpek, “Ben çok yaşlandım. Sahibim beni öldürmek istedi. Canımı zor kurtardım.” demiş. Eşek de “Üzülme! Benimle Bremen’e gel. Beraber şarkı söyleriz.” demiş. Köpek, bu teklife çok sevinmiş ve yola beraber devam etmişler.Yolda bir kediye rastlamışlar. “Burada ne yapıyorsun kedi kardeş? Çok üzgün bir hâlin var.” demişler. Kedi, “Yaşlandım ve artık fare yakalayamıyorum. Evin hanımı bu yüzden beni öldürmek istedi.” demiş. Eşek ve köpek, “Bizimle Bremen’e gel. Beraber şarkı söyleriz.” demiş. Bu teklif kedinin hoşuna gitmiş. Üçü beraber yola devam etmişler.Bir çiftliğin yakınından geçerken karşılarına bir horoz çıkmış. Horoz, çok üzgün görünüyormuş. Eşek, “Horoz kardeş! Niçin bu kadar üzgünsün?” diye sormuş. Horoz, “Akşam sahibimin misafirleri gelecek. Sahibim beni kesip misafirlerine ikram edecek.” demiş. Onlar da “Öyleyse bizimle gel. Bremen’de şarkı söyleriz.” demişler. Horoz da onlara katılmış. Akşam hepsi çok yorulmuş. Bir şeyler yemek ve uyumak için bir yer aramaya başlamışlar. İleridepenceresinden ışık süzülen bir ev görmüşler. Eve yaklaşmışlar. Bir de ne görsünler! Hırsızlar nefis yemeklerle dolu bir sofranın başında yemek yiyorlarmış. Bizimkilerin ağzı sulanmış. Hırsızları evden kaçırmak için bir plan yapmışlar. Birbirlerinin sırtına tırmanmışlar. En altta eşek, onun üstünde köpek, sonra kedi ve en üstte de horoz varmış.Pencereye yaklaşıp bütün güçleriyle bağırmaya başlamışlar. Onları duyan hırsızlar arkalarına bakmadan evden kaçmışlar. Dört arkadaş da sofrada karınlarını doyurmuşlar. Hırsızlar gece eve gelip neler olduğunu anlamakistemişler. İçlerinden birini eve göndermişler. Adam, içeri girince kedi, adamın yüzünü tırmalamış. Adam,kaçmak isterken köpek bacağından ısırmış. Eşek, arka bacaklarıyla tekmelemiş. Horoz da bütüngücüyle ötmeye başlamış. Hırsızlar, arkadaşlarına olanlardan sonra hemen oradan kaçmışlar.Bu ev dört arkadaşın hoşuna gitmiş. Dört arkadaş, Bremen’e gitmekten vazgeçmişler. Orada mutluluk içinde yaşamışlar.Grimm Kardeşler

About Us
Nile Learning Center was established in Egypt in 1998 with the permission of the Egyptian Ministry of National Education. There are two branches of the center for men and women in one of the modern districts of Cairo, Nasr City. For more information please visit our website:
www.nilecenter.org