
Turkish Stories for Turkish Learners
By following these podcasts, you can improve your Turkish language. Equip your headphones and listen to these podcasts in your free time, even while walking, sleeping, driving, cycling, and more. These podcasts will be beneficial in your understanding of the Turkish language. We advise all who learned Turkish at the basic level.
Episodes

Wednesday May 04, 2022
Keloğlan / Turkish Stories B1
Wednesday May 04, 2022
Wednesday May 04, 2022
Turkish Stories for Learner Turkish
Keloğlan
Çok uzak ülkelerin birinde iyi kalpli; ama kel bir oğlan yaşarmış. Bu delikanlının adı Keloğlan’mış. Günlerden bir gün, saraydan gelen bir haberci, bütün halka prensesin evleneceğini ve damat adayını seçmek için yarışma yapılacağını söylemiş. Prenses, yarışmanın birincisiyle evlenecekmiş.
Prenses, sarayında çok mutluymuş ve evlenmek istemiyormuş. Ancak bir gün babası kızına evlenme vaktinin geldiğini ve kendisiyle evlenmek isteyen prenslerin olduğunu söylemiş. Prensesin uygun damadı seçmesi gerekiyormuş. Prenses, kısa bir süre düşündükten sonra kararını açıklamış. Atıyla nehrin üzerinden atlayan kişi ile evleneceğini söylemiş. Prenses, hiç kimsenin atıyla nehri geçemeyeceğini düşünüyormuş.
Keloğlan, bu yarışa katılmak istiyormuş. Çünkü yarışı kazanacağından eminmiş. Keloğlan’ın cebinde sırlı bir kutu varmış. Bu kutuda bir siyah, bir beyaz bir de kahverengi saç bulunmaktaymış. Bu saçları Keloğlan’a yaşlı ve bilge bir adam vermiş.
Keloğlan kutuyu açınca yaşlı adamın uyarısını hatırlamış. Yaşlı adam: “Bir gün bu saçlar, sana lazım olacak.” demiş.
Yarışın yapılacağı gün halk toplanmış. İlk binici atını koşturmuş; ama karşıya geçememiş ve nehre düşmüş. Diğer atlılar da sırayla denemeler yapmışlar. Onlar da başarılı olamamışlar. Keloğlan, kutudan beyaz saçı alıp ovmuş. Beyaz saç birden beyaz bir ata dönüşmüş. Keloğlan, beyaz pelerinini giyerek ata binmiş ve nehri geçmeyi başarmış. Beyaz atlı binicinin yarışı kazandığı ilan edilmiş. Ancak beyaz atlı biniciyi hiçbir yerde bulamamışlar.
Sultan, yeni bir yarışın yapılacağını ve kızının bu yarışı kazananla evleneceğini ilan ettirmiş. Birinci yarış gibi biniciler, teker teker suya düşmüşler. Keloğlan, sihirli kutusunu çıkarıp içinden siyah saçı çıkarmış ve ovmuş. Siyah saç, siyah bir ata dönüşmüş. Keloğlan, siyah pelerinini giyerek atına binmiş. Atıyla rüzgâr gibi koşmaya başlamış. Nehrin üzerinden atlamış ve yine hızla oradan uzaklaşmış. Prenses, bu atlının kim olduğunu çok merak ediyormuş. Yarışı siyah pelerinli atlının kazandığı açıklanmış. Ancak adamı bulamamışlar. Sultan, bu duruma çok sinirlenmiş. Bir yarış daha yapmaya karar vermiş.
Keloğlan, yine kutusunu çıkarmış, kahverengi saçı almış ve ovmuş. Saç birden kahverengi bir ata dönüşmüş. Keloğlan, bu sefer kahverengi pelerinini takıp atına binmiş. Yine rüzgârla yarış eder gibi atını koşturmuş. Prenses, bu sefer yarışı kazanan kişiyi kaçırmak istemiyormuş. İki hizmetkârından, nehrin öbür yakasında nehri geçen biniciyi yakalamalarını istemiş.
Keloğlan, yine nehrin en geniş yerinden atlamış ve hızla uzaklaşmaya başlamış. Ancak prensesin hizmetkârları onu takip edip yakalamışlar.
Prenses, yarışı kazanan kişinin Keloğlan olduğunu ilan etmiş. Bütün halka, Keloğlan ile evleneceğini duyurmuş. Keloğlan, prensesle evlenemeyeceğini; çünkü kendisinin zengin olmadığını söylemiş. Prenses ise kendisi için zenginliğin önemli olmadığını, Keloğlan’ın cesaretine hayran kaldığını belirtmiş. Keloğlan ve prensesin düğünü kırk gün kırk gece sürmüş. Hayatlarının sonuna kadar mutlu bir şekilde yaşamışlar.

Sunday May 01, 2022
Karagöz ile Hacivat / Turkish Stories B1
Sunday May 01, 2022
Sunday May 01, 2022
Turkish Stories for Learner Turkish
Karagöz ile Hacivat
Karagöz oyunu, ışıkla beyaz perde üzerinde hareket ettirilerek oynanan bir gölge oyunudur. Oyun, adını başkahraman olan Karagöz’den almaktadır. Gölge oyununun kaynağı Güney Doğu Asya ülkeleri olarak kabul edilir.Türkiye’ye gelişi hakkında ise değişik görüşler vardır. Bu görüşlerden birine göre gölge oyunları göçlerle Anadolu’ya gelmiştir. Diğer bir görüşe göre 1500’lü yıllarda Mısır’dan Anadolu’ya gelen sanatçılar yoluyla Anadolu’ya girmiştir.18. yüzyıldan itibaren Karagöz, Anadolu’da halkın en sevilen eğlence türlerinden biri olmuştur. Karagöz, bir kişi tarafından oynatılır. Perdedeki resimlerin hareketleri ve konuşmaları bir sanatçı tarafından yapılır. Karagöz’de işlenen konular komiktir. Mecaz anlamlar, söz oyunları, taklitler en önemli güldürü öğeleridir.Oyunun başkahramanları Karagöz ve Hacivat’tır. Karagöz, halkın ahlak anlayışını temsil eder. Söyledikleri ile yaptıkları uyum içindedir. Karagöz, halktan birini temsil eder. Oyundaki arkadaşı Hacivat’ın zıt karakteridir.Karagöz, düşündüğünü olduğu gibi söylediği için genellikle başı belaya girer. O, cesur ve cömerttir. Karısıyla devamlı tartışır. Çevresindeki herkesi tanır ve gün boyunca konuştuğu insanlara kendini anlatmaya çalışır.Türkçeyi yanlış kullanır. Çevresindeki insanların söylediklerini anlamamış gibi yapar.Hacivat ise konuşmalarında dili güzel kullanır. O her konuda bilgilidir. Hacivat, herkesin sırlarını ortaya çıkaran bir ajan gibidir. Her oyunda Karagöz tarafından dövülse de Karagözsüz yaşayamaz.Osmanlı döneminin en önemli eğlence türlerinden olan Karagöz, Ramazanlarda, şenliklerde, kahvehanelerde ve bahçelerde oynatılıyordu. Dönemin sosyal olaylarını eleştirel bir dille anlatıyordu. Karagöz, daha çok İstanbul’da yaygındı. Zaman zaman bu sanatçılar diğer şehirlere de giderlerdi.Günümüzde, Türkiye’yi tanıtıcı sanatların başında gelen Karagöz, turistik otellerde ve meşhur lokantalarda oynatılmaktadır. Karagöz, artık daha çok televizyon ile seyirciye ulaşmaktadır.
Kendini Test Et. İnteraktif Videoları İzle - Takip et - Düşün - Bilmediğin kelimeleri araştır - sorulara cevap ver - Karagöz ile Hacivat: https://nilecenter.org/turkce-ogreniyorum-b1-ders-15/

Thursday Apr 28, 2022
Maç Doksan Dakika Dostluk Ebedi / Turkish Stories B1
Thursday Apr 28, 2022
Thursday Apr 28, 2022
Turkish Stories for Learner Turkish
Maç Doksan Dakika Dostluk Ebedi
Japonya ve Güney Kore’de oynanan 2002 Dünya Kupası maçlarını milyarlarca insan seyretti. Türk Millî Futbol Takımı’nın bütün maçlarında, Güney Kore halkı ellerinde Türk bayraklarıyla statları doldurdu. Kendi takımları gibi Türk Millî Takımı’nı da desteklediler. Elbette bu samimi dostluk, bütün dünyanın ilgisini çekti.
Hiç şüphesiz turnuvanın en ilginç karşılaşması Güney Kore-Türkiye arasında oynanan üçüncülük maçıydı. Bu maçta Güney Koreli seyirciler, bir elinde kendi, diğerinde Türk bayraklarıyla her iki takımın oyuncularını büyük bir coşkuyla desteklediler. Maç, Türkiye’nin 3-2 üstünlüğü ile sonuçlanmıştı. Güney Koreliler, maçın galibi Türk oyuncuları alkışlarken bir yandan da tribünlerde dev bir Türk bayrağı açtılar. Ardından yine dev bir Güney Kore bayrağı tribünlerde dalgalanmaya başladı. Dünya tarihinde eşi görülmemiş muhteşem bir olaydı bu. Böylece Güney Koreliler, Türklere tarihten gelen sevgilerini en güzel şekilde gösterdiler. Elbette Türk futbolcuları bu sevgiyi karşılıksız bırakmadı. Türk Millî Takımı’nın oyuncuları Koreli oyuncularla kol kola girerek seyircileri Güney Kore geleneklerine göre selamladı. Türk futbolcuları, Güney Kore ve Türk bayrağı ile sahada tur attı. Bu karşılıklı centilmenlik, seyirciyi daha da coşturdu. Spor, sevgi ve dostluğu güçlendiren bir olay olmuştu. Maçı seyreden bütün dünya bu güzellikleri ilgiyle izledi ve takdir etti. Türkiye’den binlerce kilometre uzaklıkta gerçekleşen bu dostluk ve sevgi gösterisini Türk milleti sevinç içinde seyretti.
Dostluk ve sevinç duyguları Güney Kore ve Türkiye arasında oynanan maçta bir kez daha hissedildi.

Monday Apr 25, 2022
Spor Yapıyoruz / Turkish Stories B1
Monday Apr 25, 2022
Monday Apr 25, 2022
Turkish Stories for Learner Turkish
Spor Yapıyoruz
Spor, günümüzde insanların en önemli ilgi alanlarından biridir. Boş zamanlarımızı spor yaparak, televizyonda spor karşılaşmalarını izleyerek ya da gazetelerdeki spor haberlerini okuyarak geçiririz. Spor yapmak da spor yapanları izlemek de kendimizi iyi hissetmemizi sağlar.Spor yapmaya çok küçük yaşlarda başlayıp bu alışkanlığımızı ileri yaşlara kadar sürdürebiliriz. Sağlığımız açısından spor yapmanın faydaları çoktur. Özellikle çocukluk ve gençlik dönemlerinde sporu, daha çok eğlenmek ve arkadaşlarımızla güzel vakit geçirmek için yaparız.Oyun, spora başlangıç olarak kabul edilir. Hatta çoğu zaman, oyun oynayarak spor yaparız. Ama sporun, oyundan farklı olarak bazı kuralları vardır. Size şu ana kadar sporun ne olduğu ve sporun yararları hakkında bilgi verdik. Peki, “Spor yapmaya ne zaman başladık?”Spor, insanlık tarihinin ilk dönemlerine kadar uzanır. Fransa’da bulunan MÖ. 3.000’den kalma duvar resimleri ve Libya’da bulunan Taş Devri’nden kalma ok atan ya da yüzen insan resimleri bize sporun tarihi konusunda bilgiler vermektedir. Tüm medeniyetlerde sporun yeri büyüktür. Ancak modern anlamda sporun başlangıcı olarak Eski Yunan’da yapılan olimpiyatlar kabul edilir. Yiyecek bulabilmek ve hayatta kalabilmek için yapılan bazı etkinlikler zaman içinde eğlence ve yarış hâline dönüşmüştür.Günümüzde sporla ilgili birçok sınıflandırma yapılmaktadır. Bu sınıflandırmanın en önemlisi yaz ve kış sporlarıdır. Bunlar da açık hava sporları, salon sporları, su sporları, doğa sporları gibi birçok farklı alt sınıfa ayrılmaktadır.Yarışma sporlarına koşu, kayak, araba yarışı; karşılaşma sporlarına futbol, voleybol, karate, tenis örnek verilebilir. Ayrıca okçuluk, golf gibi bireysel başarıya dayanan sporlarla jimnastik ve halter gibi güce dayalı sporlar da bulunmaktadır.Spor yapmanın sağlıklı bir yaşam için önemi büyüktür. Spor, kalp hastalıklarına ya da aşırı şişmanlık gibi rahatsızlıklara yakalanmamızı önleyebilir. Ayrıca spor yapmak stresimizin azalmasını sağlar. Spor, olumlu alışkanlıklar kazanmamıza, düzenli ve başarılı bir yaşam sürmemize yardımcı olur.
Kendini Test Et. İnteraktif Videoları İzle - Takip et - Düşün - Bilmediğin kelimeleri araştır - sorulara cevap ver - Spor Yapıyoruz: https://nilecenter.org/turkce-ogreniyorum-b1-ders-14/

Friday Apr 22, 2022
Bayramlardaki Gerçek Mutluluk / Turkish Stories B1
Friday Apr 22, 2022
Friday Apr 22, 2022
Turkish Stories for Learner Turkish
Bayramlardaki Gerçek Mutluluk
Okullar yarı yıl tatiline girmeden önce son derste öğretmenimiz bize bazı ödevler verdi. Sonra bir ara: “Çocuklar! Bayram denince aklınıza neler geliyor?” diye sordu. Emine: “Yeni elbiseler, ayakkabılar.” dedi. Ali: “Tabi ki para öğretmenim.” dedi. Ayşe ise: “Misafir.” dedi.
Öğretmenimiz güldü ve “Peki, benim ne düşündüğümü öğrenmek ister misiniz?” diye sordu. Hepimiz birden “Eveeeet!” dedik. “Bence bayram; sevinç, mutluluk, birlik ve beraberlik demektir. Küskünlerin barışması demektir.” dedi. Sınıfta herkes sustu. Öğretmenimiz: “İster misiniz çocuklar, bir kampanya başlatalım. Küskünleri barıştırma kampanyası.” Hepimiz öğretmenimize baktık. Bu fikir hepimize ilginç gelmişti. Güzel bir fikirdi. “Kim çevresindeki küsmüş, darılmış insanları barıştırırsa güzel bir iş yapmış olur.” dedi. “Var mısınız çocuklar?” Hepimiz büyük bir heyecanla “Varız, öğretmenim!” dedik.
Sonra arkadaşlarla vedalaşıp ayrıldık. Eve dönerken, arkadaşım Emine ile kimleri barıştıracağımızı düşünmeye başladık. Aklımıza bir süredir birbirleriyle dargın olan komşumuz Ayşe teyze ile Hilal teyze geldi. Neden dargın olduklarını bilmiyorduk. Ama önemli olan bu insanları barıştırmaktı. Akşam düşünmek üzere Emine ile ayrıldık. Eve gelince düşünceli hâlimden bir şeyler olduğunu anlayan annem meseleyi sordu, ben de anlattım. Annem çok mutlu oldu. “İstersen akşam Emineler’e gidelim, ne yapacağımıza karar verelim, oldu mu canım kızım?” dedi.
Akşam Eminelerde bu meseleyi konuştuk ve bir plan yaptık. Ertesi sabah Ayşe teyzeyi bize kahvaltıya çağıracağız. Emineler de Hilal teyzeyi alıp bize gelecekler. Orada, ne yapıp edip, büyüklerimiz Ayşe teyze ile Hilal teyzeyi barıştıracaklar. Biz de Kurban Bayramı’nı huzur içinde geçireceğiz.
Ertesi sabah, çok heyecanlıydım. Bize, önce Ayşe teyze daha sonra da Eminelerle Hilal teyze geldi. Komşularımız birbirlerini görünce bir sessizlik oldu. Annem “Hadi, sofraya buyrun!” dedi. Hep birlikte sofraya oturduk. Ben hemen konuya girdim:
– Bayramlarda küslük olmaz. Bayramlar, sevgi ve barış günleridir. Sizlerin barışmasını istiyoruz, dedim. Onlar da bizi kırmadılar. Zaten barışmak istiyorlarmış; ama bir türlü birbirlerine söyleyemiyorlarmış. Kalkıp kucaklaştılar. Bizlere de çok teşekkür ettiler. Emine ile ben çok sevinçliydik. Biz de onların bayramlarını ellerini öperek kutladık. Tabii ki harçlıklarımızı vermeyi de unutmadılar!

Tuesday Apr 19, 2022
Anneler Günü / Turkish Stories B1
Tuesday Apr 19, 2022
Tuesday Apr 19, 2022
Turkish Stories for Learner TurkishAnneler Günü
Anne ve anneliğin, eskiden beri, bütün dünyada saygın bir yeri vardır. Hemen her çağda, bütün milletler, anneye duyulan saygıyı, bayramlarla göstermek istemişlerdir.Bugün kutlanan “Anneler Günü” Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşanan bir olaydan sonra ortaya çıkmıştır.Filadelfiya’da, annesiyle birlikte Jarvis adında bir kız yaşıyordu. Jarvis’in annesi, 9 Mayıs 1886’da aniden öldü. Başka kimsesi olmayan kız, bu olaya çok üzüldü. İçinde yaşama isteği kalmadı. Ne yapacağını bilemiyordu. Karamsarlık içindeyken, komşularından biri, Jarvis’e yardımcı olmaya çalıştı. Ona dostça öğütler verdi. Jarvis, bu dostluktan ve öğütlerden etkilendi. Komşusunun özellikle şu sözleri onu çok etkiledi. “İnsanlar doğar, yaşar ve ölür. Bu Allah’ın kanunudur.”Jarvis, karamsarlıktan kurtuldu. Dünyayı daha aydınlık görmeye başladı. Annesinikaybeden yalnız kendisi değildi. Ölmüş olsa bile, annesinin sıcaklığı, ona duyulan derin sevgi, sürekli bir yaşama sevincine dönüşebilirdi. Aynı şey başkaları için de geçerliydi.Aklına şu düşünce geldi: Yılda bir kez, ölen anneleri hatırlamak ve yaşayanları kutlamak.Jarvis, bundan sonra annesini sevgiyle hatırlamaya başladı. Hemen her gün mezarına çiçek götürdü. Arkadaşları ve yakınları, Jarvis’in bu davranışını yıl boyu ilgiyle izlediler.Aradan bir yıl geçti. Arkadaşları, ellerinde beyaz karanfillerle Jarvis’e geldiler. Jarvis, bu ziyaretten çok mutlu oldu. Arkadaşlarına şöyle dedi:“Bir yıl içinde yaşadıklarım bana şunu öğretti: Dünyada anne sevgisinin yerini tutacak hiçbir sevgi yoktur. Yılın bir gününü annelerimize ayıralım. O günü, annelerimizin sıcak anılarıyla dolduralım, onlarla yaşayalım. Böylece annelerimize karşı olan sevgimizi göstermiş oluruz.”Jarvis’in bu düşüncesi, çok beğenildi. Birlikte belediye başkanına gidip bu fikri ona da anlattılar. Başkan da fikri kabul etti. Bu fikir, gazetelere ve yazarlara iletildi. Jarvis ve arkadaşlarının çalışmaları, kısa süre içinde bütün Filadelfiya halkı tarafından duyulup kabul edildi. İlk kutlama orada yapıldı. Ardından öteki eyaletlerde de Anneler Günü kutlanmaya başlandı.1908 yılı mayıs ayının ikinci pazar günü kutlanan Anneler Günü’yle, bu gelenek bütün Amerika’ya yayılmış oldu.9 Mayıs 1914’te, ABD Kongresi bu günün “Anneler Günü” olarak kutlanmasını kararlaştırdı. Bu kararı 43 ülke daha izledi. Sonraki yıllarda, buna öteki devletler de katıldı. Böylece “Anneler Günü” dünyaya yayıldı. Jarvis, bu gelişmeleri mutlulukla izledi. 1948 yılında öldüğünde 84 yaşındaydı.
Kendini Test Et. İnteraktif Videoları İzle - Takip et - Düşün - Bilmediğin kelimeleri araştır - sorulara cevap ver - Anneler Günü: https://nilecenter.org/turkce-ogreniyorum-b1-ders-13/

Saturday Apr 16, 2022
Mimar Sinan / Turkish Stories B1
Saturday Apr 16, 2022
Saturday Apr 16, 2022
Turkish Stories for Learner TurkishMimar Sinan
Dünyanın en büyük mimarlarındandır. Kayseri’de doğdu. Fakir bir ailenin çocuğuydu. İlk öğrenimini köyünde yaptı. Çocukluk döneminde bağda, bahçede, tarlada, çalışarak ailesine yardımcı oluyordu. Ayrıca ilimde de ilerlemek istiyordu. Ailesi fakir olduğu için şehre gidip okuyamamıştı. Fakat Sinan kendisini yetiştirmesini bildi.
Sinan, daha çocukken mimarlığa merak sarmıştı. Dere kenarında oynarken topraktan evler ve köprüler yapıyordu. Saraylar, okullar inşa ediyordu. Çevresindeki çocuklarla oynarken o, hep usta oluyordu. Ayrıca kılıç kullanmasını ve ata binmesini de iyi öğrenmişti. Artık köyde kalmak istemiyordu. Orduya girmek, savaşa katılmak istiyordu. İsteği ancak yirmi yaşındayken gerçekleşti. Orduda yaptığı hizmetlerle kendisini herkese tanıtmıştı. Nehirler üzerine yaptığı köprülerle askerlerin karşıya geçmesini sağlıyordu.
Başmimar olarak göreve başladıktan sonra bütün dünyanın hayranlığını kazanan eserler yapmıştır. Onun asırlar önce yaptığı hanlar, köprüler, camiler, aş evleri hâlâ ayaktadır.
Sinan 84 cami, 52 mescit, 57 medrese, 7 okul, 22 türbe, 7 su kemeri, 8 köprü, 20 kervansaray, 35 köşk ve saray, 48 hamam olmak üzere 350’den fazla eser yapmıştır. Mimar Sinan, öldükten sonra Sultanahmet Camisini ve Hindistan’daki dünyaca meşhur Tac Mahal’i de onun öğrencileri yapmıştır.
Bugün Selimiye, Süleymaniye ve Şehzadebaşı camilerini görünce Mimar Sinan’ı hatırlamamak mümkün değildir. Günümüzde onun eserlerini gören mimarlar bu eserlere hayran kalmaktadır.
Atatürk, onunla ilgili bilimsel araştırmaların başlatılmasını istemiştir. 1982’de İstanbul’da Devlet Güzel Sanatlar Akademisi olarak açılan üniversiteye Mimar Sinan Üniversitesi adı verilmiştir.

Wednesday Apr 13, 2022
Nasrettin Hoca / Turkish Stories B1
Wednesday Apr 13, 2022
Wednesday Apr 13, 2022
Turkish Stories for Learner Turkish
Nasrettin Hoca
Bütün tarihî kişiler ölümlerinden sonra da yaptıkları işlerle hatırlanır. Mesela; Mimar Sinan eserleriyle, Marco Polo seyahatleriyle, Tolstoy yazdığı romanlarla, Albert Einstein bilime olan katkılarıyla bilinirken Nasrettin Hoca ise fıkralarıyla tanınmıştır. Nasrettin Hoca, bundan yedi yüz yıl kadar önce Eskişehir’in Sivrihisar ilçesinde doğmuş, Akşehir’de yaşamış ve yine orada ölmüştür. Nasrettin Hoca’nın fıkraları insanlara ders verir ve bir anlam taşır. Bu yüzden halkın gözünde değer kazanmıştır. Nasrettin Hoca, fıkralarında bilgili, açıkgöz, kurnaz, utangaç ve vurdumduymaz kişiliklerde görülür.Günümüzdeki Nasrettin Hoca fıkralarında, onun doğumundan önceki ve ölümünden sonraki olaylarda da adının geçtiği görülmektedir. Bu durum, fıkralarda anlatılan bazı olayların Nasrettin Hoca tarafından yaşanmadığını göstermektedir.Mesela; onun kendisinden en az yetmiş yıl sonra yaşamış olan Timur’la konuştuğu, birkaç yerde birlikte görüldüğü anlatılmaktadır. Türkçenin konuşulduğu her yerde Nasrettin Hoca’nın fıkraları anlatılmaktadır. Nasrettin Hoca fıkraları birçok dile çevrilmiştir. Fıkraların hepsinin bir anlamı vardır. Bu anlam o zamanki insanların yaşantısını göstermektedir. Bu fıkralarda Nasrettin Hoca, zeki, hazırcevap ve sempatik bir insandır. Her fıkrada Hoca’ya ait bir nükte vardır. Fıkralar arasında Hoca’ya ait olmayanlar da vardır. Bunun nedeni insanların Hoca’yı çok sevmeleri ve onu efsaneleştirmeleridir. İşte Nasrettin Hoca’nın zekiliğini ve hazırcevaplılığın gösteren fıkralardan ikisi:
BU DA DÜŞÜNÜRNasrettin Hoca bir gün, pazarda bir papağan görür.Satıcı:– Haydi, on altına satıyorum, bu papağanı alacak yok mu, diye bağırır.Hoca, satıcıya:– Bu küçük kuş on altın eder mi, der.Satıcı, kızar ve Hoca’ya şöyle seslenir:– Hocam, o çok farklı bir kuştur. Adı papağandır.O insan gibi konuşabilir. Hoca kümese gider ve bir hindi alır. Tekrar pazara gelir.– Hindi var. 20 altın. Hindi var... diye bağırır.Müşterilerden birisi:– Aman Hocam! Olur mu? Bir hindi hiç yirmi altın eder mi, der.Nasrettin Hoca papağanı gösterir:– Şu küçük kuşa on altın istiyorlar. Niçin benim bu hindim yirmi altın etmesin?Adam şöyle der:– Hocam o küçük kuş, insan gibi konuşur. Normal bir kuş değil.Nasrettin Hoca da:– O papağan konuşuyorsa, bizim hindimiz de düşünür, der.
GÜRÜLTÜKomşusu Hoca’ya:– Hocam sizin evden dün gece bir ses geldi, ne oldu, diye sorar.– Hiç! Ne olsun, benim kürk merdivenden düştü.– Ama Hocam kürkten bu kadar çok ses çıkar mı?– Çıkar elbette, çünkü içinde ben de vardım, der.
Kendini Test Et. İnteraktif Videoları İzle - Takip et - Düşün - Bilmediğin kelimeleri araştır - sorulara cevap ver - Nasrettin Hoca: https://nilecenter.org/turkce-ogreniyorum-b1-ders-12/

Sunday Apr 10, 2022
Padişah İle İhtiyar / Turkish Stories B1
Sunday Apr 10, 2022
Sunday Apr 10, 2022
Turkish Stories for Learner Turkish
Padişah İle İhtiyar
Padişah, kıyafet değiştirip vezirleri ile birlikte ülkede dolaşırken bahçesine hurma fidanları diken bir ihtiyar görür. Selam verip yanına yaklaşır ve aralarında şu konuşma geçer:
– Kolay gelsin, ne yapıyorsun böyle?
– Hurma fidanları dikiyorum.
– Peki, bu diktiğin hurma fidanları ne zaman büyür ve meyve vermeye başlar?
– Kim bilir belki on, belki yirmi sene sonra yetişir ve meyve vermeye başlar.
– Peki, onların meyvelerini görebilecek misin?
– Bu yaşlı hâlimle görmem mümkün değil. Bizden öncekilerin diktikleri ağaçların meyvelerini biz yedik. Biz de bizden sonrakilerin istifade etmeleri için bu hurma fidanlarını dikiyoruz.
Bu cevap Padişahın hoşuna gider ve ihtiyara bir kese altın verir. İhtiyar, Allah’a şükreder ve “Diktiğim ağaçlar hemen meyve verdi.” der.
Bu söz üzerine padişah ihtiyara bir kese daha altın verir. İhtiyar, yine Allah’a şükreder ve “Herkesin diktiği meyve ağaçları yılda bir defa meyve verir. Benim diktiğim fidan hemen meyve verdi. Hem de iki defa ürün verdi.” der.

Thursday Apr 07, 2022
Fındık / Turkish Stories B1
Thursday Apr 07, 2022
Thursday Apr 07, 2022
Turkish Stories for Learner Turkish
Fındık
Türkiye’nin yün, pamuk ve ipek halılarının dünyaca ünlü olduğunu herkes bilir. Peki fındık halılarını biliyor musunuz? Bu soruyu ancak Karadeniz’e gidenler bilir.Bu yaz ağustos ayında Karadeniz’e gittim. Orada Türkiye’nin fındık halılarını gördüm. Ünye’ye yaklaştıkça yol boyu sağlı sollu dizilmiş kahverengi kümeler dikkatimi çekti. Bunların ne olduklarını önce anlayamadım. Daha sonra bu kümelerin, güneşte kurumaları için kaldırımlara serilmiş fındıklar olduğunu anladım. Yolun her iki yanında kilometrelerce uzayıp giden bu fındıklar, kaldırıma serilmiş halı görüntüsü oluşturuyordu. Rize’nin doğusuna kadar sadece kaldırımlara değil yol kenarındaki her yere serilmişti. 300 kilometre uzunluğundaki “fındık halı” Türkiye’deki fındık üretiminin sadece bir bölümüydü. Karadeniz’in doğusuna doğru ilerledikçe fındık bahçelerinden sırtında çuvallarla çıkan insanlar görülüyordu. Onlar, fındıkları kuruması için, açık alanlara sermeye götürüyorlardı. Şehirlerde, işleri fındık satın almak ya da satmak, fındık kırmak, fındık işlemek olan yüzlerce fabrika ve iş yeri vardı.Araştırmalar, Türkiye’de sekiz milyondan fazla kişinin geçimini, fındıktan sağladığını göstermektedir. Karadeniz fındığı, 85 ülkeye ihraç edilmektedir. Türkiye fındık üretiminde dünyada “1 numara” olarak kabul edilmektedir. Türkiye dünya fındığının yüzde yetmişinden fazlasını üretmektedir. Dünya fındık üretiminin yüzde otuzunu ise İtalya, Fransa, İspanya ve Amerika Birleşik Devletleri yapmaktadır. Fındık, 2400 yıllık bir tarihe sahiptir. Bölgenin ılıman iklimi ve Karadeniz Bölgesinde bulunan dağların yamaçları fındık ağaçları için en uygun ortamı oluşturmaktadır. Fındık ağaçları çiçeklerini kışın açar.Meyvesini ise ancak ağustos ayında verir. Fındık, tüm dünyada çikolata ürünleri, pasta, şekerleme ve kurabiyelerde kullanılmaktadır.
Kendini Test Et. İnteraktif Videoları İzle - Takip et - Düşün - Bilmediğin kelimeleri araştır - sorulara cevap ver - Fındık: https://nilecenter.org/turkce-ogreniyorum-b1-ders-11/

About Us
Nile Learning Center was established in Egypt in 1998 with the permission of the Egyptian Ministry of National Education. There are two branches of the center for men and women in one of the modern districts of Cairo, Nasr City. For more information please visit our website:
www.nilecenter.org