Mektup
16. yüzyıla kadar mektup duyguların değil haberlerin yükünü çekmiş. Bir nevi gazeteymiş, bir nevi belge. Güvercin ayaklarında taşınmış doğum müjdeleri, güvercin ayaklarında uçmuş ölüm fermanları. Sonra duyguları ve düşünceleri taşımaya başlamış mektuplar. Latinlerle başlamış ilk önce; Çiçero en büyük usta… Mozart, Van Gogh, Puşkin… Binlerce mektup yazmışlar sevdiklerine. Bize gelince, Doğu’da bilgi ve hikmetin tamamı mektuplardan oluştuğu için “Mektubat” adlı eserlerle bu bilgi ve hikmetler aktarılmış. Daha sonraları Abdülhak Hamit, Ahmet Haşim, Ahmet Hamdi Tanpınar, Ziya Osman Saba unutulmaz mektuplar yazmışlar. Önce romana sonra hikâyeye sızmış mektup.
İnsan yazdıklarına da pişman olabilir. Çoğu kez bu pişmanlık, konuşmadan duyulan pişmanlıktan daha ağırdır. “Ağzımdan kaçtı” denilebilir de “kalemimden kaçtı” denilemez. Eğer kalemden kaçılabilseydi, önce yazarı kaçardı ondan. Necip Fazıl’ın eski şiirlerinden birçoğunu reddederek; “Mal sahibi bensem, bunları istemediğim, tanımadığım ve çöplüğe attığım bilinsin.” demesi; eski Arap döneminin en büyük şairi Lebid’in kalemini kırması, kalemden kaçma girişimleridir. Fakat kalemden kaçmak, kaleden kaçmaktan daha zordur.
Evet, bu mektuplar bir dosta yazılıyor. Ve “sevgili dost” diye başlıyor. Yazıldığında okuyucular bir postacının elinden mi, yoksa posta kutusundan mı aldı mektuplarımı bilmiyorum. Aynı okuyucular, mektuplarımı topladığım “Posta Kutusundaki Mızıka”yı şimdi kitapçılardan alıyor. Evet, ey dost, sana söyleyeceklerim var. Kelimeler, karınca yuvası gibi kaynıyor zihnimde. İçlerinden biri kâğıda düşüyor, dostluk.
Mektubun gelmemesi mektup yazmamı engellemiyor. Asıl, mektup gelmediğinde yazılmalı.
Çünkü yazmamak da bir mektuptur; yazılandan daha güçlü satırlar içeren. Susmak ve konuşmak yerini bulduğunda ortaya çıkar melodi. Bu yüzden ağzımızdan kaçmamalı kelimeler. Onlar bizim mahkûmlarımızdır; izin verdiğimizde dışarıya çıkmalılar. Publis Syrus ne kadar haklı: “Konuştuğuma çok kere pişman oldum. Fakat sustuğuma asla!”
Mektubun tarihine girip, talihini unuttuk. En son ne zaman mektup yazdığımızı hatırlayabilirsek, belki mektubun talihini değil; ama talihsizliğini hatırlayacağız. İnsanlar birbirine mektup yazmalı. Çünkü mektupta sesin tonu belli olmaz. Çünkü mektup düşünülerek yazılır.
Comments (0)
To leave or reply to comments, please download free Podbean or
No Comments
To leave or reply to comments,
please download free Podbean App.