Köroğlu Destanı
Bir söylenişe göre, Tokat köylüğünden olan Yusuf, Bolu Beyinin seyislerinden biri idi. Yıllardan bir yıl at cambazları Bolu pazarına geldiklerinde Beye haber saldılar;
-Buyursun beğendiği atı alsın, dediler.
Bolu Beyi at beğenmeye seyis Yusuf'u yolladı. Yusuf attan iyi anlardı:
-Var, bir yağız at beğen getir, dedi.
Yusuf, pazara vardı, bir at seçti. Üstüne bindi. Dağın yolunu tuttu. Ne var ki, Sünbülpınar'a geldiklerinde at direndi. Seyis ne ettiyse at dereyi geçmedi. Yusuf geri döndü, başka bir yağız at seçti. O da Sünbülpınar deresini geçemeyince bu kez bir çelimsiz ata bindi. O at bir atlayışta dereyi geçti. Ama konağa geldiğinde atın çelimsizini seçtiği için Bolu Beyi, Yusuf'a çok öfkelendi. Yusuf olup biteni açık açık anlattıysa da kâr etmedi, öfkesi yatışmadı. Bey, cellâtları çağırdı, Yusuf'u gösterdi:
-Tez bu adamın gözlerini oyun, dedi. Sonra da getirdiği uyuz ata bindirip koyuverin, gidebildiğince gitsin, dedi.
Cellâtlar, Bolu Beyinin emrini yerine getirdiler. Gözlerini oyduktan sonra Yusuf'u çelimsiz ata bindirip yola saldılar. Onu kaderiyle baş başa bıraktılar.
Yusuf, yüreğinden: Hey ulu Allah’ım, beni köyüme kavuştur, diye dua eder. Allah, kör Yusuf’un duasını, yakarışını kabul eder.
Çelimsiz at günün birinde onu köyüne ulaştırdı. Konu komşusu Yusuf'u tanıdı. Başından geçeni dinleyince ona çok üzüldüler.
Yusuf'un delikanlılık çağında bir oğlu vardı. Adına Ruşen Ali derlerdi. Babası, kör olup köye geldikten sonra ona Köroğlu demeye başladılar, asıl adı unutuldu. Köroğlu, babasının kör gözlerinin acı hikâyesini öğrenince Bolu Beyine can düşmanı kesildi. Daha o gün, içinden:
-"Bolu Beyi, Bolu Beyi! Ben bunu senin yanına komam"! diye ant içti.
Yusuf da öcünü almaya kesin kararlıydı ya, asıl oğluna güveniyordu. Kör Yusuf, bir gün oğlunu yanına çağırdı:
-Şu bizim ahırın her yanını keçe ile iyice mıhla. Öyle ki, rüzgâr girecek iğne deliği kalmasın. Kır atı da orada bir yıl güzelce besle, dedi.
Oğlu, babasının dediğini yaptı.
Aradan tam bir yıl geçti. Yusuf, atı ahırdan çıkarttırdı. Oğlunu üstüne bindirip çamurlu avluda üç kere koşturdu, sonra da ayaklarını yokladı. Baktı ki, çamur yapışmış:
-Oğlum, at daha tavını almamış, bir yıl daha besle, dedi.
Yusuf, istiyordu ki at çamurun üstünden bir yel gibi uçsun, ayağına zırnık çamur bulaşmasın.
İkinci yıl atı yine denedi, bu kez beğendi:
-Tamam oğul, şimdi birlikte yola koyulalım, dedi.
Kör Yusuf, oğlunu iki yıldır beslediği ata bindirdi. Kendi de başka bir ata bindi. Yola çıktılar, yüzlerini kuzeydoğuya çevirdiler, ta Aras ırmağının kıyısına vardılar. Irmağa vardıklarında Yusuf, oğluna şunları söyledi:
-Bak oğlum, Bingöl Dağlarının karları su olup bu ırmağa dökülür. O sularla üç köpük inecek. Köpükleri görünce bana bildir ki, ben o suyu içeyim. Köpüklerden biri benim gözlerimi açacak, öteki gençliğimi geri getirecek, üçüncü köpük de Bolu Beyinden öcümü alabilmem için bana gerekli gücü verecek, dedi.
Aras'ın suları bekledikleri köpükleri art arda getirdi. Ama delikanlı babasına duyurmadan köpüklü suları kendisi içti, babasına da "istediğin su, bu sudur." diye köpüksüz su içirdi. Kör Yusuf oğlunun bir oyun ettiğini hemen sezinledi, ama üstelemedi. O köpüklerden biri, yiğitlik, biri ozanlık, biri de ölümsüzlük sağladı Köroğlu'na...
Derleyen: K. Zeki GENÇOSMAN
Comments (0)
To leave or reply to comments, please download free Podbean or
No Comments
To leave or reply to comments,
please download free Podbean App.