Ateş Pahası
Çok eski zamanlarda padişahlardan biri adamlarıyla beraber ava çıkmış. Padişah, bir ceylanın arkasından koşarken akşam olmuş. Hava kararır kararmaz yağmur yağmaya başlamış. Padişah ve adamları ormanın içindeki bir kulübeye misafir olmuşlar. Aslında bu kulübede çok fakir bir oduncu yaşıyormuş. Oduncu, misafirlere çok iyi davranmış. Onlara yemek vermiş. Ocağa büyük odunlar atmış ve kulübeyi sıcak tutmuş. Bir ara padişah kendi kendine:
– Doğrusu şu ateş bin altın eder, diye söylenmiş. Ertesi gün yola çıkacakları zaman padişah oduncuya sormuş:
– Bize çok iyi davrandın. Ateşin sayesinde çok iyi ısındık. Çok rahat ettik. Söyle bakalım borcumuz ne kadar?
Oduncu, fırsatı değerlendirmenin tam zamanı, diye düşünmüş.
– Bin altın padişahım, demiş.
Vezir, hemen söze karışmış:
– Ne masraf ettin ki bin altın istiyorsun bizden?
– Sabaha kadar ateşi söndürmedim. Bu dağ başında böyle bir ateş az bulunur.
– Ateş bu kadar pahalı mıdır?
O sırada padişah, vezire dönüp:
– Ateş çok güzeldi. Şimdi pahasını verelim, demiş.
Oduncunun bu davranışı, zamanla halk arasında duyulmuş. Bundan sonra değerinin üstünde bir fiyatla satılan şeyler hakkında “ateş pahası” denilmeye başlanmış. Bugün dahi insanlar çok pahalı buldukları şeyler hakkında “ateş pahası” deyimini kullanırlar.
Comments (0)
To leave or reply to comments, please download free Podbean or
No Comments
To leave or reply to comments,
please download free Podbean App.