Anneye Mektup
İçimin bahçesinde bir ağaç büyüyor anne.
Hüzün ağacı büyüyor içimde. Sen yoksun diye.
Uzaklardasın diye. Ah şimdi yanında olsam, yanımda olsan. İçimdeki hüzün ağacı öyle büyüyor ki! Çabuk çabuk büyüyor. Çabucak dal budak salıyor.
Ah anne; Dilersen bir çiçek olurum. Hep “gülüm” diye severdin ya beni. Bak anne. Şimdi bir yaprak kalbim. Gül yaprağı. Dilersen o yaprağı sana gönderirim anne. Bulutlarla, uçurtmalarla, kuşlarla gönderirim. Güvercin kanatlarına yazdığım mektuplarla gönderirim.
Dilersen bir kuş olurum anne. Gagamda güller taşırım sana. “Gel!” desen, bir gün durmam gelirim. Kaf Dağlarını aşar, dört yapraklı sevgi yoncasını koparır, sana getiririm.
Sen yoksun diye kuşlar keyifsiz uçuyor anne. Çiçekler keyif açıyor. Hercaî menekşemiz de
kurudu zaten. Ninem diyor ki: “Allah Allah, bu çiçeğe ne oldu böyle? Sarardı, soldu birden.”
Ninem bilmiyor. Bahçemiz yok ki bizim. Annem bir bahçe olsaydı hercaî menekşemiz kurumazdı, değil mi? Ben de sararmazdım böyle. Bir gül olurdum o zaman. Kucağında gülerek açan bir yediveren gül olurdum. Sen iste yeter ki, ben her zaman gül olurum sana. İste, anne. Hatta istersen saksında toprak olurum. Yağmur olurum, bulut olurum. Çiçeğimle, toprağımızla gelirim sana. Yağmurumla, bulutumla gelirim.
İçim sıkılıyor bazen. Kırlara çıkıyorum. Papatyalarla konuşuyorum. Seni soruyorum onlara. Hepsi tanıyor seni. Hepsine anlattım çünkü.
Bazen deniz kıyısına iniyorum. Kâğıttan gemilerimi salıyorum sulara. Dalgalar alıp götürüyor gemilerimi. “Anneme gidin!” diyorum onlara. “Anneme selâm söyleyin.” Geliyorlar mı anne? Sana selâm getiriyorlar mı?
Denizi çok seviyorum ben. Beni dinliyor deniz. Ara sıra konuşuyor da benimle. Seni anlatıyorum ona da. Dalgalar başını sallıyor. Onlar da seni tanıyor. Ah anne! Bir de yanında olsam, yanımda olsan.
Seni bir deniz diye düşlüyorum anne. Gözyaşım sel oluyor. Sen bir deniz ol anne. Ben küçük bir çay olurum. Dağların tepesinden kopar gelirim. Küçük derecikler katılır bana. Büyürüm anne. Büyür büyür de kocaman bir ırmak olurum. Dağların selâmını getiririm sana. Kır çiçeklerinin kokusunu getiririm. Ah anne. “Gel!” desen, bir gün durmam, gelirim. Koşa koşa gelirim hem de.
Kâğıttan bir sürü uçak yaptım. Senden yana uçurdum anne. “Annemi çok özledim” diye yazdım kanatlarına. Geldiler mi? Sana haber verdiler mi?
Dedeme sık sık soruyorum: “Kim kurmuş bu Almanya’yı dede?” diyorum. “Ne diye kurmuş sanki? Keşke kurmasaymış.”
Dedem diyor ki: “Geçim dünyası işte, küçüğüm. Ne yaparsın?” “Bana ne geçimden meçimden. Ben annemi isterim.” diyorum.
“Az kaldı.” diyor dedem. “Güneş yirmi defa doğup batınca annen gelecek.”
“Ovv, ne kadar çok!” diyorum dedeme.
Ah anne, yanında olsam, yanımda olsan.
Ne olur çabuk gel anne. Yollar kapalıysa söyle. Gelmen için yol olurum sana ben. Buradan Almanya’ya uzun, ince bir yol olurum. Trafik levhalarına asarım yüreğimi. Tanırsın değil mi anne? Bir bayrak gibi dalgalanır yüreğim. Sabırsız bir yolcu olurum sonra. Sonra da o yoldan sekerek yürür, kır çiçekleri getiririm sana. Uzaklardan çok uzaklardan gelirim.
Yorgun olurum. Kucağına yavru bir kedi gibi sokulur, kıvrılır, siner, uyurum.
Ah anne. Ya yanımda olsaydın şimdi, ya yanında olsaydım…
Tacettin ŞİMŞEK
Comments (1)
To leave or reply to comments, please download free Podbean or
çok güzel
Wednesday Apr 26, 2023
To leave or reply to comments,
please download free Podbean App.